Volkswagen’in İş Güvencesini Sona Ertirme Kararı ve Etkileri

Volkswagen’in İş Güvencesi Sonlandırma Kararı
Volkswagen, Almanya’daki altı fabrikasında iş güvencesini sona erdirme kararı alarak Haziran 2025’ten itibaren işten çıkarmaların mümkün olduğunu doğruladı. Şirket, 1994’ten bu yana yürürlükte olan iş güvencesi anlaşmasının feshedildiğini ve bu durumun operasyonel nedenlerle işten çıkarmalara yol açabileceğini belirtti. Elektrikli araç üretimine geçişte yaşanan yoğun rekabet ile birlikte mali zorluklarla karşılaşan Volkswagen, birkaç milyar euroluk tasarruf yollarını aramakta ve bazı fabrikaların kapatılmasını gündeme getirmektedir.
Almanya’nın güçlü işçi sendikası IG Metal, Volkswagen’in bu fabrika kapatma planına dair bir anlaşma olmaması durumunda grev yapabilecekleri uyarısında bulundu. Şirket, alternatif bir anlaşmanın müzakere edilmemesi halinde, 1994 öncesinde yürürlükte olan iş sözleşmelerinin geçerli olacağını ve bunun da Volkswagen için önemli ek maliyetlere yol açacağını açıkladı.
Karar Deprem Etkisi Yarattı
Volkswagen’in tasarruf ve maliyet azaltma önlemleri çerçevesinde Almanya’daki fabrikalarını kapatmayı değerlendirmesi, sektör üzerinde büyük bir etki yarattı. Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin çoğunun Çin ve ABD’den gelmesi, Avrupa kamuoyunda tartışmalara yol açarken, Volkswagen’in son kararları bu tartışmaları daha da derinleştirdi. Alman otomobil üreticileri, yüksek enerji maliyetleri ve yavaş ekonomik büyüme gibi sorunlarla boğuşurken, elektrikli araç geçişi, özellikle Almanya’da ve Avrupa Birliği nezdinde ciddi zorluklar yaratmaya devam ediyor.
87 Yıl Sonra İlk Kez
Volkswagen, geçtiğimiz hafta yaklaşık 10 milyar euro tasarruf ve maliyet azaltma önlemleri kapsamında, Almanya’daki bazı fabrikalarını kapatmayı değerlendirdiğini açıkladı. Şirket, 87 yıllık tarihinde ilk kez, 300 bin istihdam sağladığı Almanya’daki fabrikalarını kapatma planlarını gündeme getirdi. Bosch ve Continental gibi büyük otomotiv tedarikçileri de benzer şekilde on binlerce kişiyi işten çıkarma yoluna gitmekte. 1994 yılında imzalanan iş güvencesi anlaşması sayesinde istihdamı koruyan Volkswagen, bu süreçte önemli zorluklarla karşı karşıya kalmış durumda.
Volkswagen Group’un CEO’su Oliver Blume, 2021’de göreve başladıktan sonra, personel giderlerini 2026’ya kadar beşte bir oranında azaltmayı planlamıştı. Ancak, iki yıl içinde 3 milyar euroluk tasarruf hedefine ulaşılamaması üzerine Blume, daha fazla tasarruf sağlamak için harekete geçmeye karar verdi. Bu bağlamda, 30 yıllık iş güvencesi garantisini iptal ederek, Almanya’daki fabrikaları kapatmayı değerlendirme planını açıkladı. Bu karar, otomotiv sektörüne dair tartışmaları alevlendirerek, sektörü derinden etkilemiştir.
İşçiler Fabrika Kapatmaya Karşı
Volkswagen yönetimi, bu planın açıklanmasının ardından çalışanları ve temsilcileri ile görüşmelere başladı. Ancak, işçi sendikaları ve iş konseyi, fabrikaların kapatılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Yönetim kurulunun planları doğrultusunda gerçekleştirilen toplantılar, çalışanların tepkisini gösteren pankartlarla başladı. Çalışanlar, “Biz Volkswagen’iz-siz değilsiniz” ve “İş güvencesinden elinizi çekin” gibi ifadelerle yönetim kurulunu “çifte standart” uygulamakla suçladı. Ayrıca, Aşağı Saksonya eyaletinin de fabrika kapatılmasına karşı durduğu ve istihdama öncelik verdiği biliniyor.
Volkswagen Avrupa’nın En Büyük Otomobil Üreticisi
Küresel otomotiv endüstrisi büyük bir değişim sürecinden geçerken, Almanya’da 300 bin istihdam sağlayan Volkswagen, Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi olarak görülüyor. Şirket, ülkenin küresel bir ekonomik güç merkezi olma statüsünü korumasına yardımcı olurken, çalışanlar, politikacılar ve hissedarlar, işlerin kurtarılması için kararlı adımlar atılmasını talep ediyor. Volkswagen Group, 17 Avrupa ülkesinde ve Amerika, Asya ile Afrika’da 10 ülkede toplam 114 üretim tesisi ile yaklaşık 650 bin kişiye istihdam sağlıyor. Şirketin geçen yılki gelirleri 350 milyar euroya ulaştı ve Almanya’daki istihdamı ise yaklaşık 300 bin kişiyi buluyor.
Almanya, zorlu emisyon hedefleri ve AB’nin 2035’ten itibaren içten yanmalı motora sahip yeni araçların satışını yasaklama kararıyla otomotiv üreticilerini elektrikli araçlara odaklanmaya zorlamaktadır. Volkswagen’deki kriz, zor durumda kalan Alman koalisyon ortağındaki üst politikacıların Brüksel’den daha fazla yardım talep etmesine sebep oldu. Alman siyasiler, Avrupa Birliği’ni otomobil üreticileri için pek çok engel koymakla suçluyor.
Otomobil Sanayisinin Almanya İçin Önemi
Son yıllarda otomobil endüstrisinde yaşanan teknolojik gelişmelerin çoğu Çin ve ABD’den gelmesi, Alman kamuoyunda tartışma konusu olmuştur. Alman üreticiler, elektrikli otomobiller için 200 milyar eurodan fazla yatırım yapacaklarını duyurdular. Otomotiv sektörü, Almanya’nın toplam katma değerinin yüzde 5’ini oluşturmaktadır ve istihdamın yüzde 3’ü bu sektörden sağlanmaktadır. Merkezi Münih’te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) verilerine göre, Almanya’da üretilen otomobillerin yüzde 70’i İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve ABD’ye ihraç edilmektedir. Son yıllarda Çin, pazar büyüklüğü ile Alman üreticiler için önemli bir ihracat ülkesi haline gelmiştir.
Alman Hükümetinden Elektrikli Araçlar Teşviki
Volkswagen’deki kriz, geçen yılın sonlarında elektrikli araç sübvansiyonunu sona erdiren Alman hükümetinin, bataryalı otomobiller için potansiyel yeni vergi indirimleri açıklamasına yol açtı. Alman hükümetinin hazırladığı kanun taslağına göre, şirketler yeni satın aldıkları elektrikli ve sıfır emisyonlu araçların değerinin yüzde 40’ına kadar olan kısmını vergi faturalarından düşebilirler.
Avrupa Komisyonu da Endişeli
Volkswagen Group tarafından açıklanan kapsamlı tasarruf planları, Avrupa Komisyonu’nu da endişelendirdi. Eski AB Komisyonu İç Pazar ve Sanayiden Sorumlu Üyesi Thierry Breton, otomotiv sektöründeki kriz hakkında “Fabrika kapatmaya yönelik açıklamalar beni çok endişelendiriyor” ifadelerini kullandı. Breton, sektörün mevcut durumunun “güllük gülistanlık olmadığını” ve bunu örtbas etmenin bir anlamı olmadığını belirtti. Ayrıca, kamuya açık şarj istasyonlarının büyük ölçüde Almanya, Fransa ve Hollanda’da yoğunlaştığını vurgulayarak, bu ülkelerin AB’deki kurulu kamuya açık şarj istasyonlarının neredeyse üçte ikisini oluşturduğunu belirtti.
Aşırı Sağ ve Otomotiv Sektörü
Almanya’nın doğu eyaletlerinde yapılan eyalet meclisi seçimlerinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) elde ettiği başarı, ülkede endişeye yol açarken, bu durumun Alman otomotiv sektörü üzerindeki olası etkileri de tartışılmaya başladı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bu durumu “acı ve endişe verici” olarak nitelendirirken, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana aşırı sağcı bir partinin birinci tamamladığı eyalet seçimlerinin sonucu, iş dünyasında kaygı oluşturdu.
Volkswagen Fiyatları Artırdı
Alman haftalık “Kfz-betrieb” dergisinin Wolfsburg merkezli şirketin Alman bayilerine gönderdiği bir mektuba atıfta bulunarak yayınladığı habere göre, Volkswagen Group, markanın içten yanmalı motorlara sahip neredeyse tüm otomobil modellerinin fiyatlarını önemli ölçüde artırdı. En yüksek artış yeni makyajlanan Touareg arazi aracında yaklaşık 2 bin 500 euro olarak görülürken, en düşük artış 500 euro ile Taigo ve T-Cross modellerinde gerçekleşti. Ayrıca, en çok satılan Golf ve Tiguan’ın fiyatı da yaklaşık 1100 euro artırıldı.
“Kriz, Aşağı Yukarı Almanya’daki Yasaların Yapısının Bir Sonucu”
Otomobil uzmanı Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer, Volkswagen’in söz konusu kararlarını değerlendirerek, şirketin Aşağı Saksonya’ya güçlü bir şekilde bağlı olduğunu ifade etti. Dudenhöffer, Volkswagen’in bu bağlılığı ortadan kaldıracak yeni bir strateji geliştirmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Skoda markasına bakıldığında Volkswagen’in araç üretimindeki başarısının görüldüğünü vurgulayarak, mevcut krizin Almanya’daki yasaların yapısının bir sonucu olduğunu dile getirdi.
Dudenhöffer, Almanya’nın ve Volkswagen’in elektrikli araçlara geçişte geride kalmadığını; ancak sorunun ülkede bu araçlara verilen teşviklerin durdurulması olduğunu ifade etti. “Bu nedenle elektrikli araç pazarı Almanya’da düşüşe geçti ve düşüşe geçen bir pazarda Volkswagen’in işi zor. Dolayısıyla en önemli şey, Alman siyasi sisteminin, Berlin’in otomotiv sektörüne zarar veren yanlış kararlar almış olmasıdır” dedi. Dudenhöffer, Avrupa otomotiv üreticilerinin elektrikli araçları üretme planlarının olduğunu; ancak bu planların siyasi nedenlerle hayata geçirilemediğini belirtti. Ayrıca, Çin’in elektrikli araç sektöründeki gücünün, Avrupa ve Almanya’ya kıyasla büyük maliyet avantajları sağladığını vurguladı.
“Avrupalı Üreticiler Çin ile İşbirliği Yapmalı”
Dudenhöffer, Avrupa’daki otomotiv üreticilerinin rekabet edebilmek ve güçlü kalabilmek için Çin ile daha fazla işbirliği yapması gerektiğinin altını çizerek, “Çinli otomobil üreticileriyle daha fazla işbirliği yapmaları gerekiyor. Ek gümrük vergisi gibi çılgınca şeyleri durdurmanız gerekiyor. Çin ile işbirliği, elektrikli araçlar kapsamında güçlü bir Avrupa pazarı oluşturmak için çok önemli olacaktır. Çünkü bunu yaparsanız, şirketlerimiz de elektrikli araç teknolojisine girebilir ve daha yüksek hacim nedeniyle maliyet avantajları elde edebilir. Bunu yapmazsanız kaybedersiniz” dedi.
Dudenhöffer, Alman otomotiv üreticilerinin Türkiye’ye olası yatırımları hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, “Türkiye pazarı otomotiv üreticileri için hizmet açısından çok küçük bir pazar. Yıllık yaklaşık 1 milyon araba satılıyor. Dolayısıyla sadece Türkiye pazarıyla yaşayamazsınız. Türkiye AB’ye ve siyasi sisteme yaklaşırsa, bu Türkiye’deki tedarikçiler ve otomobil endüstrisi için ilginç olacaktır. Volkswagen, AB’ye, Avrupa’ya istikrarlı bir ihracat olduğunu görürse Türkiye’ye büyük yatırımlar yapacaktır” şeklinde konuştu.